Söz konusu hükmün incelenmesinden de fark edileceği üzere, mükellefiyetin terki işlemleri iki kısımda değerlendirilmiş bulunmaktadır:
- İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi,
- Başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde, münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi.
Yukarıda belirtilen bu iki halde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış olarak değerlendirilmekte ve mükellefiyet kayıtları vergi dairesince terkin edilmektedir. Konu ile ilgili olarak 04/05/2012 tarihi itibariyle 2004/13 Sayılı Uygulama İç Genelgesi'nde ayrıntılı açıklamalar yapılmış bulunmaktadır.
2) İşi Bırakan veya Mükellefiyeti Re'sen Kapatılan Mükellef Yeniden İşe Başlarsa, Önceki Dönemden Devreden KDV'sini İndirebilir mi?
KDV’nin en büyük özelliği, indirim mekanizmasına sahip olmasıdır. KDV uygulamasında; ilk üretim veya ithalat aşamasından nihai tüketiciye kadar olan bütün aşamalarda vergi alınmakta, her aşamada hesaplanan KDV’den bir önceki aşamada ödenen KDV indirilerek, bakiyesi o aşamada yaratılan katma değerin vergilendirilmesinin karşılığı olarak Hazine’ye intikal ettirilmektedir. Verginin yükünü ise indirim mekanizması nedeniyle Kanunda mükellef olarak sayılanlar değil, o mal ve hizmetin nihai tüketicisi üstlenmektedir.
KDV indirimi ile ilgili düzenlemeler, KDV Kanununun 29-34. maddelerinde yer almaktadır. Kanunun 29/1-a maddesinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde gösterilen KDV’yi Kanun’da aksine hüküm olmadıkça (Kanunun 30. maddesi kastedilmektedir.) indirebilecekleri hükme bağlanmıştır. KDV indiriminin şartları ise, Kanunun 34/1. maddesinde,
- Verginin fatura veya benzeri belgelerde ayrıca gösterilmesi,
- Bu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmesi
şeklinde belirlenmiştir.
Bu açıklamalara göre, yüklenilen KDV’nin, vergiye tabi satışlar üzerinden hesaplanan KDV’den indirilebilmesi için ilke olarak aşağıdaki şartların mevcut bulunması gerekir:
- Öncelikle gerçek usulde KDV mükellefi olunması gerekir.
- Yüklenilen KDV mükellefiyetle ilgili olmalıdır.
- Yüklenilen KDV, indirilebilecek nitelikte olmalıdır (Yüklenilen vergilerin indirilemediği durumlar, Kanunun 30. maddesinde sayılmıştır.).
- KDV, fatura veya benzeri belgeler ile gümrük makbuzunda ayrıca gösterilmelidir (Verginin fatura veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca gösterilmesine gerek bulunmayan işlemler; tarifesi vergi dahil olarak tespit edilen işler, bedelin biletle tahsil edildiği haller, özel matrah şekline tabi mal ve hizmetlerdir.).
- Fatura veya benzeri belgeler ile gümrük makbuzu yasal defterlere kaydedilmelidir.
- Mal ve hizmet alımlarına ilişkin KDV gerçekte yüklenilmiş olmalıdır.
Dolayısıyla, gerek kendiliğinden işin bırakılması gerekse vergi dairelerince re'sen mükellefiyetin kapatıldığı durumlarda indirilemeyip sonraki döneme devreden KDV'nin, mükellefler tarafından yeniden işe başlanılması halinde indirim konusu yapılması kanunen mümkün bulunmamaktadır. Çünkü, KDV indirim hakkı, mükellefiyete sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, mükellefiyetin sona ermesiyle birlikte indirilemeyecek KDV haline gelmektedir. Bu şekilde ortaya çıkan devreden KDV'nin, sonraki tarihlerde yeniden işe başlanılması halinde indirim konusu yapılabilmesi için, KDV Kanunu'nun 29 veya 34. maddelerinde bu doğrultuda bir değişiklik yapılması gerekmektedir.
Konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı da aynı görüşte olup, verdiği bir özelgede aynı doğrultuda açıklama yapmıştır. Söz konusu özelgenin özeti aşağıdadır:
"İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Şirketinizin ticari faaliyetinin ve ikamet adresinin olmadığı, vergisel ödevlerin yerine getirilmediğinin tespiti üzerine vergi dairesi tarafından 04/05/2012 tarihi itibariyle 2004/13 Sayılı Uygulama İç Genelgesi uyarınca re'sen mükellefiyet terk işleminin gerçekleştirildiği, ancak yeniden inşaat işine başlayıp başvurunuz üzerine vergi dairesince 11/11/2013 tarihi itibariyle mükellefiyet kaydınızın yeniden açıldığı ifade edilerek, re'sen terk tarihi itibariyle devreden KDV'nin yeni mükellefiyetinize ilişkin vereceğiniz ilk KDV Beyannamesinde "Önceki Dönemden Devreden KDV" olarak dikkate alınıp alınmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir. (...)
Buna göre, 04/05/2012 tarihi itibariyle re'sen mükellefiyet terk işleminin gerçekleştirildiği, 11/11/2013 tarihinde müracaatınız üzerine yeni mükellefiyet tesis işleminin yapıldığı ve ara dönemde vergisel ödevlerin yerine getirilmediği dikkate alındığında, terk tarihi itibariyle mevcut bulunan "Sonraki Döneme Devreden KDV" nin, yeni mükellefiyete ilişkin verilecek ilk KDV Beyannamesinde "Önceki Dönemden Devreden KDV" olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır." (MB. GİB. Bursa VDB.nin 22.5.2014 tarihli ve 45404237-130[I-14-80]]-163 sayılı özelgesi)
Öte yandan, mükellefiyetleri re'sen kapatılan mükelleflerin, kapatılma işleminden haberlerinin olmadığını, faaliyetlerine devam ettiklerini iddia ve ispat etmeleri mümkün olup, her zaman için dava açma ve olayı yargıya taşıma hakları mevcut bulunmaktadır.
Saygılarımla.
|