SON YAZILAR

21 Ağustos 2015 Cuma

Muhasebeciler Olmasa Halimiz Nice Olurdu?

Unknown | 09:52 | | | | | | | | | | | |
Muhasebeciler Olmasa Halimiz Nice Olurdu?

Abdulmenaf YAKUT



Yaptığım iş muhasebeciliğe uzak değil gerçi, ama yine de meslekten muhasebeci sayılmam.
Bununla birlikte muhasebeciliğin önemini ve bu işi icra eden meslek mensuplarının değerini yeterince takdir ettiğimi düşünüyorum.


Bağımlı ya da bağımsız çalışanlarla, düz muhasebecilik yapanlar;

Ya da mali müşavirlik ünvanına sahip olanlar..

Hatta ‘yeminli’ sınıfına dahil olan meslek mensupları…

Hiç fark etmez.

Gerçekleştirmekte oldukları muhasebecilik mesleği ve bu meslek çerçevesinde topluma kattıkları değer itibariyle aynı yüksek kıymeti ifade ediyorlar benim için.

**

Muhasebeci değilim desem de geçmişte amatörce de olsa bu işi yaptığım bazı durumlar yok değil.

İlkini askerdeyken yapmıştım.

Askerlik yaptığım ildeki subay ve astsubayların oturduğu aile lojmanlarındaki market ve kafeteryalar dahil; garnizon sınırları içerisinde bulunan, aralarında onlarca çay ocağı, erat gazinosu ve kafeteryayla birlikte sinema ve konser salonları, hatta internet kafelerin bulunduğu askeri kantinler bütününün muhasebesinin tutulduğu Kantin Başkanlığı adlı bir birimde yapmıştım 20-25 günlük acemilikten sonraki kısa dönem askerliğimi.

Bildiğiniz tam teşekküllü bir muhasebe bürosuydu burası.

Benim gibi kısa dönem olan diğer iki arkadaşla birlikte çalıştığımız bu büroda fatura ve fişler muhasebe programına günü gününe işleniyordu mesela.

Bilançoları aylık çıkarıyorduk.

Vergi yoktu sadece.

Muaftı çünkü kantin vergiden.

Orada, anlayacağınız, sivil hayattaki muhasebe işlerine oldukça yakın nitelik ve tempoda bir çalışma yürütüyorduk.

‘Maliyeci’ olduğum için bu konuda altyapım olduğu düşüncesiyle olsa gerek orada görevlendirilmişim.

Ama ne yalan söyleyeyim, orada edinmiş olduğum iş yapma tecrübesini, üzerinden geçen 10-11 yıla rağmen hala daha günlük çalışma hayatımda kullanıyorum.
Değişik bilgisayar programlarını etkili bir biçimde kullanabilme kabiliyeti gibi teknik konuların yanında orada edindiğim en önemli hayat dersi, hiç şüphesiz, muhasebenin anlamı ve fonksiyonuna dair hususlardı.

Ayrı birkaç kışlanın bulunduğu, her bir kışlasındaki onlarca bölükte yer alan toplam binlerce askerden oluşan devasa garnizonda yer alan yüzlerce satış biriminde gerçekleşen; çoğu en fazla lise mezunu olan yirmili yaşlardaki uzun dönem genç çocuklar tarafından bilinçsiz bir biçimde yürütülen, toplam günlük cirosu on binlerce lirayı bulan binlerce işlemin hesabının günü gününe kuruş sektirmeden takip etmeye çalışmaktan;

Şehrin kuru gıda ve sebze hallerinden gün aşırı mal ve malzeme alımında bulunmaya..
Bunların ilgili büfe ve kantinleri yöneten askerlere imza karşılığı teslim edilmesinden;
Bu büfe, kantin ve sair satış reyonlarının günlük hasılatlarının akşamın belli saatleri içerisinde sorumlu askerlerden tahsil edip gerekli kayıtları yaptıktan sonra kasaya konularak ertesi sabah banka hesabına yatırılmasına;

Alışlara ait fatura ve fişlerle satış birimlerine yapılan teslimatlara ilişkin tesellüm makbuzlarının kontrollü bir biçimde eksiksiz olarak bilgisayara işlenmesinden ayda bir bilanço çıkarılmasına;

Ve nihayet..

O ayki kar zarar neticesinin, garnizon komutanına kadar uzanan zincirde yer alan komutanlara sunulmak üzere raporlanmasına kadar...

Gerçekleştirilen bütün bu iş ve işlemlerin hesabının karıştırılmadan...


Kaynak ve Yazının Devamı ► http://www.hurses.com.tr/goster.php?id=4388&tur=3