Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanunun 12. maddesinde yer alan hükme göre kurumların, ortaklarından veya ortaklıkla ilişkili kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye olarak kabul edilmektedir. Bu durumda söz konusu borçlanmalar nedeniyle hesaplanan ve/veya ödenen faizler KDV'ne tabi olup olmayacağı konusunda ise leh ve aleyhte farklı görüşler ortaya atılmaktadır(1).
İzmir 3. Vergi Mahkemesi tarafından verilen bir kararda belirtildiği gibi, “Öte yandan, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunun 28., 90 sayılı Ödünç Para Verme Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. ve 3065 sayılı KDVK’nun 17/4(e) maddeleri uyarınca ödünç para verme işini devamlı ve mutat meslek halinde yapanların 6802 sayılı kanun kapsamında banker sayıldıkları hususu dikkate alındığında bir takvim yılı içerisinde birden çok kişiye borç verilmesi halinde ivaz karşılığı borç verme işiyle devamlı uğraşıldığının kabul edilmesi gerektiği ancak bu işten elde edilen kazancın KDV’ye değil BSMV’ye tabi tutulacağı açık olduğundan, yapılan KDV tarhiyatında bu gerekçe ile de yasal isabet kaydedilmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir(2).
Yine bilindiği gibi, KVK’nun 12. maddesinin 7. fıkrası uyarınca "Örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında, gerek borç alan ve gerekse borç verenler nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı veya dar mükellef için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Daha önceden yapılan vergilendirme işlemleri, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir." Ancak bu düzeltmenin yapılması için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerekmektedir.
Diğer yandan Katma Değer Vergisi Yasası'nın 1/1 maddesine göre; Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler KDV'ne tabidir. Ayrıca söz konusu yasanın 24. maddesinin "c" fıkrasında da vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaati hizmet ve değerler de KDV'nin matrahına dahil edilmektedir.
Örtülü sermayenin varlığından bahis edilebilmesi için aşağıdaki koşulların birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir:
- Doğrudan veya dolaylı olarak ortak veya ortakla ilişkili kişiden bir fonun temin edilmiş olması,
- Bu fonun işletmede kullanılması,
- Bu şekilde kullanılan borcun hesap dönemi içinde herhangi tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşmış bulunması, gerekmektedir.
KVK’nun 12/7 md. ve KDVK’nun 1/1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç olmak üzere faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye koşullarının gerçekleştiği hesap döneminin sonu itibariyle dağıtılmış kar payı olarak kabul edildiğinden, söz konusu payların katma değer vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Yasal düzenleme gereği 3065 sayılı KDVK’nun 1/1. md. hükmüne göre, Türkiye içerisinde ticari, ziraı ve sınai faaliyetler ve serbest meslek etkinliği kapsamında yapılan teslim ve hizmetler KDV’ye tabidir. Yine 3065 sayılı KDVK’nun 24/c md. hükmüne göre, fiyat farkı, vade farkı, faiz ve prim gibi muhtelif gelirler ile servis ve benzeri isimler altında sağlanan her türlü çıkar (menfaat) hizmet ve kıymetlerin KDV matrahından dahil olacağı faktörler olarak yasada yer almaktadır.
Son zamanlarda bilhassa transfer fiyatlandırması vasıtasıyla örtülü kazanç dağıtımı ve örtülü sermayeye ait konular gündemden düşmemekte ve pek çok ilgili çevrede bu konular tartışılmaktadır. Özellikle örtülü sermaye olarak kabul edilen borçların KDV karşısındaki durumu da sıkça bu çevrelerde tartışıla gelmektedir.
Diğer taraftan, yeni KVK’nunda örtülü sermaye olarak kabul edilen şartlar ve hususlar kısaca şöyle özetlenebilir:
a) Direkt veya endirekt olarak ortak veya ortakla ilişkili, şahıslardan sağlanan borçlar,
b) Yine yukarıda sayılan kişilerden temin edilen borçların işletmede kullanılması,
c) Böylece yukarıda sayılan borcun hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin 3 katını aşan bir şekilde kullanıldığı,
gibi durumlarda işletmelerin örtülü sermaye kullanıp...
Kaynak ve Yazının Devamı ► http://www.hurses.com.tr/goster.php?id=5353&tur=3