Tahsil Edilemeyen Yurt Dışı Alacaklara Kur Değerlemesi Yapmak Zorunlu Mudur?
Yavuz Selim Durmuş
Vergi Müfettiş Yrd.
yavuzselimdurmus@windowslive.com
Ticari
faaliyette bulunan firmalar açısından sınırların kalktığı günümüzde sadece
büyük ölçekli şirketler değil küçük ve orta boy işletmelerin de dış ticarete
verdiği önem giderek artmaktadır. Bununla birlikte her geçen yıl Türk
firmalarının yurt dışından tahsil edemedikleri döviz cinsi alacakları da
artmaktadır. Tahsil edilemeyen bu alacaklara karşılık ayrılıp ayrılmayacağı ve
kur değerlemesi yapılıp yapılmayacağı önem arz etmektedir. Makalede bu konu
vergisel açıdan incelenmiştir.
1-GİRİŞ
Vergi mevzuatımız
açısından bir alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması şüpheli ticari
alacak karşılığı ve değersiz alacak konularında çok fazla önem arz
etmemektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 3. Maddesi amir hükmü gereği
vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek
mahiyeti esastır. Bu nedenle yurt dışından olan alacaklar için de yurt
içindeki uygulamaya benzer uygulamalar söz konusudur.
2-Şüpheli
Alacak Kavramı
Ticari kazançta
tahakkuk esası geçerli olduğundan, işletmeler sattıkları mal ve hizmet
bedellerini tahsil edemeseler dahi gelir hesaplarına intikal ettirirler. Ancak
vergi mevzuatımız bazı durumlarda karşılık ayırarak daha önce gelir olarak
dikkate alınan tutarı giderlere intikal ettirmeye izin vermektedir. 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu'nun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323'ncü
maddesinde;" Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;1- Dava veya icra safhasında bulunan
alacaklar;2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine
rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek
derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır. Yukarıda yazılı şüpheli
alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık
ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında
gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara
inhisar eder. Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil
edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir." hükmü yer
almaktadır.
2.1-
Yurt Dışı Alacaklara Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı Ayrılması
Bu hükme göre,
ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava
veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir
defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve
icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak
sayıldığından yukarıda belirtilen şartları taşıyan alacaklar için karşılık
ayrılması mümkün bulunmakta olup, bu şartlardan herhangi birisinin mevcut
olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Alacağın yurt
içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından olan
alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.
Dolayısıyla,
mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın
dava veya icra safhasına intikal ettiğini gösterir. Ancak şekli bir başvuru
alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra
safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için
dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan
başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Yurt dışından
olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş
yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra
takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem
sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine
tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı
olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün
bulunmaktadır.
Uygulamada yurt
dışından döviz cinsi alacaklar için dava ve icra takibi yapmak kolay
olmamaktadır. Bunun nedeni ise yurt dışı mevzuata hâkim olamamak, maliyet ve
zaman gibi kısıtlardır. Birçok şirket tahsil edemediği yurt dışı alacak için
kur değerlemesi yapmaktadır. Bu durum, kurların artış eğiliminde olduğu
ülkemizde, şirketlerin tahsil edemedikleri alacaklar nedeniyle kambiyo karı
hesaplamasını gerektirmektedir. Bu uygulamanın mağduriyet doğurduğunu düşünen
bazı firmalar ise bu alacaklarına değerleme yapmamakta, vergi incelemesine
alındıklarında yüksek tutarlı vergi ziyaı cezalarıyla karşı karşıya
gelmektedirler.
3-
Yurt Dışından Döviz Cinsi Alacakların Değerlemesi
Yabancı paraların
değerlemesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280’inci maddesi uyarınca borsa
rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa kur maliye bakanlığı tarafından
tespit olunur. Bu hüküm yabancı para ile olan alacak ve borçlar için de
geçerlidir. Mükellefler tahsil edemedikleri ve çeşitli nedenlerle dava ve icra
safhasına getiremedikleri döviz cinsi alacakları için kur değerlemesi yapmakta
ve tahsil edemediği bir alacak nedeniyle kambiyo karı hesaplamaktadır.
3.1-
Tahsil Edilemeyen Döviz Cinsi Alacaklara Kur Değerlemesi Yapmaktan Nasıl
Kurtulabilirsiniz?
Döviz cinsi
alacağı bulunan ve bunları tahsil etmekte sıkıntı yaşayan birçok ihracatçının
olduğu bilinmektedir. Bu mükellefler, yurt dışı mevzuata hakim olmama, sürekli
yurt dışına gidip gelememe, avukatlık ve tahsil masraflarının yüksek olması,
yurt dışı yargı ve icra makamlarına olan güvensizlik gibi nedenlerle yurt
dışındaki alacaklarını hukuki yönden takip edememektedir. Dava ve icra
safhasına getiremedikleri alacaklar için karşılık ayıramamaktadırlar. Bu
alacaklar için bir de kur değerlemesi yapmak zorunda kalmaları mükelleflerin
mağduriyetini artırmakta ve vergiye uyumu güçleştirmektedir.
Peki, bu durumdan
kurtulmak için ihracatçı mükellefler ne yapabilir? 120-Alıcılar hesabı alacak,
689- Diğer Olağan Dışı Gider ve Zararlar (KKEG) hesabı ise borçlandırılmak
suretiyle alıcılar hesabı kapatılabilir. 213 sayılı VUK’un 322’inci maddesi
uyarınca kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık
imkân kalmayan alacaklar değersiz hale gelmektedir. Alıcılar hesabını herhangi
bir vesika olmaksızın kapatıp, gider hesaplarıyla ilişkilendirdiğimizden bu
tutarı da mali kara ulaşırken kanunen kabul edilmeyen gider olarak eklememiz
gerekmektedir. Kanaatimizce, bu alacakların tahsil edilme durumunda, tahsil
edilen tutar vergiye tabi olmayan gelir olarak dikkate alınabilir.
SONUÇ
Uluslararası
ticari ilişkilerin geliştiği günümüzde, ihracat ile uğraşan firmalar tahsil
sorunuyla karşı karşıya kalabilmekte ve icra/dava safhasına getiremedikleri
alacakları için karşılık ayıramamaktadırlar. Üstelik bu firmalar, vergi
mevzuatımızın karşılık ayırmasına izin vermediği bu alacaklar için kur
değerlemesi yapmak zorunda kalmaktadırlar. Mükellefler bu alacaklarını kanunen
kabul edilmeyen gider olarak dikkate alıp, değerleme yapma mecburiyetinden
kurtulabilir. Daha sonra tahsil edilme durumunda ise vergiye tabi olmayan gelir
olarak dikkate almalarında problem olmayacağı görüşündeyiz. Ayrıca vergi
idaresinin yurt dışı alacaklara karşılık ayırmada yurt içinden farklı bir
müessese geliştirmesi ihracatçılarımızı rahatlatacak hakkaniyete uygun bir adım
olacaktır.
Kaynakça:
-213 Sayılı Vergi
Usul Kanunu
